7 Ekim 2007 Pazar

Nükleer Enerjinin Korkunç Yüzü

Dünya nükleer enerjinin korkunç yüzüyle 1986 nisanının sonlarında tanıştı.

26 nisan günü, saat 01.24’te Sovyet topraklarında meydana gelen nükleer facia ardında günümüze kadar uzanan bir yıkım bıraktı.

Çernobil nükleer santralinin 4 numaralı reaktöründe yapılan ve reaktörün zayıf güvenlik sistemlerine meydan okuyan bir deney, santral çalışanlarının da ihmaliyle 'yüzyılın felaketi’ne dönüştü.

Milyonların kaderini değiştiren kaza sonucu, Hiroşima ve Nagasaki'ye atılan atom bombalarının yaklaşık 200 katı kadar radyoaktif madde atmosfere salındı.


Ölümcül deney işte bu kontrol odasından yönetildi
FACİANIN SONUÇLARI BELİRSİZ

Kazadan sonra kuzey yarımküredeki hemen her ülkede radyoaktif kirlilik görüldü. Ancak rüzgarın yönü ve yağışlar nedeniyle bazı ülkeler radyoaktif maddelerden daha fazla etkilendi.

Dönemin Sovyet topraklarının yanı sıra İskandinavya da yoğun oranda radyoaktif kirliliğe maruz kaldı. Çernobil'den kaynaklanan radyoaktif serpinti 160 bin kilometrekare toprağı kirletti.

Çernobil faciasının sonuçları, olayın üzerinden 20 yıl geçtikten sonra bile etkisini sürdürüyor.

Kanser vakalarındaki çarpıcı artışın yanı

Çernobil’de çalışan mühendis Volodymyr Shashenok, kazanın ikinci kurbanıydı... Shashenok, olaydan beş saat sonra öldü


sıra, kaza sonrası radyoaktif bulutların ulaştığı bazı bölgelerde hala olayın izlerine rastlanabiliyor.

Örneğin, ağustos 2005'te Almanya'nın güneyindeki Bavyera ormanlarında yaban domuzlarında yoğun oranda radyoaktivite tespit edildi. İngiltere'de de günümüzde bile bazı çiftliklerde 'Çernobil kontrolleri' yapılıyor.

Ölü sayısı net değil

Buna rağmen, facianın yarattığı yıkımın boyutları tartışmalı.

Olayın etkilerine ilişkin olarak sürekli yeni raporlar yayımlanıyor, yeni araştırmalar yapılıyor ama kazanın tam olarak kaç kişinin ölümüne yol açtığı bile hala net değil.


Santralde çalışan elektrik teknisyeni Viktor Lopatyuk, akut radyasyon zehirlenmesinden dolayı 22 gün içinde öldü


Resmi açıklamalara göre kazayla doğrudan bağlantılı olarak ilk aşamada 31 kişi öldü. Birleşmiş Milletler'e bağlı organizasyonlar olan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kaza sonucu 4 bin kişinin öldüğünü belirtiyor.

Nükleer enerjiyi aklama çabası...

Greenpeace çevre örgütünün verdiği rakamlar ise, bu açıklamaların çok üzerinde. Örgüt, Çernobil felaketi sonrası sadece kanser nedeniyle ölenlerin sayısının 93 bin civarında olabileceğini bildiriyor. Beyaz Rusya Ulusal Bilimler Akademisi'nin araştırmasına dayanan Greenpeace raporunda, 2 milyar insanı etkileyen felaket yüzünden 270 bin kişinin kansere yakalanabileceğine dikkat çekiliyor.

Verilerdeki bu belirsizlikte ise resmi kaynakların ve özellikle Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun 'nükleer enerjiyi aklama çabaları'nın da hayli etkili olduğu belirtiliyor.

Türkiye'de Çernobil tartışması

Çernobil faciası sonrası radyasyon yüklü bulutlar Ukrayna, Beyaz Rusya ve Rusya'nın yanı sıra tüm Avrupa'yı etkisi altına aldı. Radyasyondan Trakya ve Karadeniz de etkilendi.

RADYASYON NEDİR?
Uzayda yayılan enerji 'radyasyon' olarak adlandırılıyor. Çevrenin bir parçası olan radyasyon, maddeleri oluşturan atomlardan geliyor.

Radyasyonun bilinen örnekleri güneşten dünyaya gelen ışık ve ısı ile X-ışını ve radyo dalgaları...

Radyasyonun yararları olduğu gibi zararlı etkileri de var. Örneğin yaşamak için güneş enerjisine ihtiyaç duyulurken, aşırı güneş ışınına maruz kalınması cilt yanığına ve deri kanserine neden olabiliyor.

Daha fazla bilgi için tıklayın

Kaza sonrası yapılan ölçümlerde, bu bölgelerdeki radyasyon oranında yükseliş tespit edildi ve bazı acil önlemler alındı.

Ancak bir süre sonra resmi ağızlardan yapılan 'biraz radyasyon iyidir',
'radyasyonlu çay daha lezzetli olur' türü açıklamalar, devleti 'konunun ciddiyetini kavrayamamak' ve 'halkı yanlış bilgilendirmek' suçlamalarıyla karşı karşıya bıraktı.

İstatistikler eksik

Zira Türkiye, kazanın üzerinden 20 yıl geçtikten sonra bile hala, facianın 'hasıraltı edilmiş' etkilerini tartışıyor.

Döneme ait istatistik yoksunluğu da günümüze dair kesin hükümlerde bulunmayı zorlaştırıyor. Özellikle Karadeniz Bölgesi'nde kanser vakalarındaki artış endişe yaratıyor.

Çernobil faciası sonrası sadece Ukrayna'daki tiroid kanseri vakaları rekor düzeyde arttı. Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya sağlık bakanlıkları verilerine göre, tiroid kanseri ve lösemide de büyük artış gözlendi.

ÇERNOBİL'DE KAZA GÜNÜ

SANTRALİN ÖZELLİKLERİ
Çernobil nükleer santralı dört adet RBMK-1000 tipi reaktör ünitesinden oluşuyor. Kazaya uğrayan dördüncü ünite üç seneden beri çalışıyordu. 1000 MW e gücünde olan her bir ünitede 500 MWe'lik ikişer adet türbin bulunuyor. Reaktör grafit yavaşlatıcılı ve kaynayan hafif su soğutmalı tipten. Grafit blokları arasından geçen ve içinde yakıt elemanlarının da bulunduğu bin 661 adet dikine zirkonyum basınç tüpleri içinde kaynayan su, buhar ayırıcılarından geçtikten sonra kuru buhar olarak doğrudan türbinlere yollanıyor.

Çernobil nükleer santrali, 1972 yılında bir 'Demir Perde Ülkesi' olan Sovyetler Birliği'ndeki (Bugünkü adıyla Ukrayna) Kiev kentinin 140 km kuzeyine kuruldu.

Santral her biri 1000 megavat (mW) gücünde dört reaktörden oluşuyordu. 25 nisan 1986'da santralin dört numaralı reaktörü rutin bakım için kapatıldı.

Santalde görevli mühendisler bu arayı değerlendirerek, reaktörün güvenliğini artırmak için elektrik kesilmesi ile özel bir deney yapmak istedi.

Deneyin amacı tam olarak, reaktörün çalışması ansızın durduğunda buhar türbinlerinin ne kadar süre çalışmayı sürdüreceklerini ve böylece ne kadar süre acil güvenlik sistemine güç sağlayabileceklerini görmekti.

Reaktörün gücü düşürüldü

Aynı gün reaktörün gücü yarıya düşürüldü. Ardından güvenlik testini 'yüzyılın nükleer faciası'na dönüştüren adım atıldı: Test sırasında reaktörün güvenlik sistemlerinin devreye girmemesi için 'acil durum soğutma sistemi' bilinçli olarak devre dışı bırakıldı.

RBMK REAKTÖRLERİ
Bu reaktörlerin zayıf yönleri:
İşletme yönünden karmaşık olup operatöre fazla iş düşer. Nominal çalışma gücünün yüzde 20 ve altındaki değerlerde kararsızlık ve kontrol edilme zorlukları vardır.

Kontrol çubukları hız ve reaktivite yönünden tüm kaza senaryolarını önleyebilecek şekilde tasarımlanmamıştır. Bilgisayardan gelen bilgileri kullanıp değerlendiren ve insan müdahalesini en aza indiren bir otomatik reaktivite kontrol sistemi yoktur.

Rusların güvenlik felsefesinde insan faktörü otomasyona nazaran daha ön plana alınmıştır. Bu durum, insan-makina etkileşmesini arttırmakta ve buna bağlı olarak insani hataların fazlalaşmasına yol açmaktadır. (Kyn: TAEK)

26 nisan günü saat 01.00'i biraz geçe deneyin son hazırlıkları tamamlandı. Reaktör gücünün sadece yüzde 7'siyle çalıştırılmaya başladı. Oysa, Çernobil gibi 'RBMK tipi grafitgaz reaktörleri'nin düşük güçte çalışmasının yarattığı sakıncalar biliniyordu.

İşletme talimatları 'iptal'!

İşletme talimatlarının dışına çıkılan ve güvenlik yönünden sakıncalı olan bir takım teknik işlemlerin ardından 'devam' kararı alındı.

Ancak deneyin başlamasından kısa bir süre sonra dolaşım pompaları ve reaktör soğutma sistemi yavaşladı. Yakıt kanallarında ani ısı yükselmesi görüldü ve reaktör denetimden çıktı. Gücün kontrolsüz yükselişi sonucu yakıtlar aşırı ısındı, yakıt zarfı eridi, sıcak parçalar suyla temas ederek buhar patlamasına neden oldu.

Bu kez reaktörün durdurulması için bütün denetim çubukları devreye sokuldu ama artık çok geçti. Bu sırada reaktörün gücü 4 saniye içinde nominal değerin 100 katına ulaştı. 3 saniyede reaktör gücü yüzde 7'den, yüzde 50'ye çıktı.

Reaktörün çelik damı uçtu

Aşırı ısınmış reaktörde çok şiddetli bir patlama meydana geldi. Aşırı buhar basıncı reaktörün ve santral binasının çelik damını uçurdu. Patlamanın meydana getirdiği şok bin tonluk çelik reaktör kapağını hayava fırlattı. Bu sırada kontrol çubukları kalpten dışarı fırladı ve kalp içindeki yakıtın yaklaşık yüzde 30'u eriyip parçalandı. Daha sonra bu duruma 'denetim dışı çekirdek tepkimesi'nin yolaçtığı belirtilecekti.

Birinci patlamadan birkaç saniye sonra ikinci bir patlama daha oldu. İkinci patlamanın nedeni hala tam olarak bilinmiyor. Ancak grafit-buhar etkileşmesi gibi bir takım kimyasal reaksiyonlar sonucu meydana gelmiş olabileceği düşünülüyor.

Alev toplarının gökyüzüne yükseldiği patlamalar sırasında 31 kişi hayatını kaybetti. Kaza sonucu reaktör kalbinin tümü ve binanın büyük bölümü hasar gördü.

Büyük oranda radyasyon atmosfere karıştı

En önemlisi, reaktördeki zirkonyum ve grafitin yüksek sıcaklıktaki buharla karşılaşması sonucu oluşan hidrojen yanarak bütün santrali ateş içinde bıraktı. Bunun sonucu olarak çok büyük oranda radyoaktif madde atmosfere karıştı.

(Grafit: Yumuşak, kolay toz durumuna gelebilen, gri siyah renkli, yapay olarak billurlaşabilen bir çeşit doğal karbon. / Zirkonyum: Siyah toz biçiminde bir element)

Radyoaktif elementler rüzgarın da etkisiyle kuzeybatıya doğru yayıldı. Radyoaktif maddeler taşıyan bulutlar İskandinavya, Hollanda, Belçika ve İngiltere'ye kadar taşındı.

Kaza sonrası İsveç'in başkenti Stockholm'deki radyoaktif kirlilik düzeyi 15 kat artmıştı. Faciadan en büyük hasarı ise Ukrayna ve Beyaz Rusya gördü. Radyoaktif bulutların yayılımı:

27-30 nisan: İskandinavya, Finlandiya, Belçika.
28 nisan - 2 mayıs: Doğu ve Orta Avrupa, Güney Almanya, İtalya, Yugoslavya, Ukrayna ve Doğu Bloku, Türkiye (Karadeniz).
1-4 mayıs: Balkanlar, Romanya, Bulgaristan, Türkiye (Trakya)
2 mayıs ve sonrası: Karadeniz ve Türkiye.

Bugün bile radyoaktif tozlar rüzgar, yağmur ve göçmen kuşlar aracılığıyla yayılmayı sürdürüyor.

KAZA SONRASI

Kaza sonrası nükleer santral içinde 30 ayrı yangın başladı. Yaklaşık 250 itfaiyeci yüksek dozdaki radyasyona karşı gerekli donanımları olmadan bölgeye geldi. Radyasyondan en çok etkilenenler santral çalışanlarının yanı sıra itfaiyeciler oldu.

Yangının büyük kısmı saat 05.00 gibi kontrol altına alındı ama grafit yangını dokuz gün daha sürdü. 26 nisandan 4 mayısa kadar geçen süre radyasyonun büyük bölümünün çevreye karıştığı dönem oldu.


Temizlik çalışmalarına katılan araçlardan oluşan ‘mezarlık’
26 nisan günü santalden sadece 3 kilometre uzaklıktaki Pripyat kasabasında halk baharın ilk ılık pazar gününün tadını çıkarıyordu. Bir gün sonra ise 16 bini çocuk 45 bin kasabalı bir daha dönmemek üzere 2.5 saat içinde evlerinden tahliye edildi. Terkedilen Pripyat, bugün bile bir 'hayalet kasaba' görünümünde.

27 nisandan 5 mayısa kadar geçen sürede ise yaklaşık bin 800 helikopter ile bölgeye 5 bin ton yangın söndürücü malzeme döküldü.

Sovyetler önce gizlemek istedi

Sovyet yetkililer başta felaket haberini gizlemeye kalkıştı ancak durumun vehameti büyüdükçe kazayı saklamanın mümkün olmadığı anlaşıldı. 28 nisan günü Sovyet haber ajansı Tass, Çernobil nükleer santralinde bir kaza meydana geldiğini, ölenler olduğunu, konuyla ilgili bir soruşturma komitesinin kurulduğunu duyurdu.

Kazayı takip eden 10 gün içinde santralin 30 kilometre yarıçapında yaşayan 130 bin kişi tahliye edildi. Bu kişilere yeni evler verildi. Ancak halkın birçoğu bu süre zarfında radyasyona maruz kaldı.

Binlerce 'temizlikçi' etkilendi

Kaza sonrası temizlik çalışmalarına 200 bini aşkın işçi katıldı. 1986 - 1987 arasında santalin 30 kilometre yarıçapında çalışan ve 'likidatör' adı verilen bu kişiler yüksek dozda radyasyona maruz kaldı.

Kazanın ilk kurbanları olan 31 kişiden 1'i doğrudan patlamanın etkisiyle, 1'i damar tıkanıklığı, 1'i termal yanıklar ve 28'i akut radyasyon sendromundan öldü. 134 kişi radyasyon zehirlenmesi tedavisi gördü.

1989 yılında tahliye işlemlerinin ikinci bölümü başladı. Beyaz Rusya, Ukrayna ve Rusya'daki yaklaşık 100 bin insan evlerini terketmek zorunda kaldı.

20 eylül 1999'da santralin 15 kilometre çevresinde yaşamak yasaklandı. Ancak 1990'ların başında yaşlı insanlar buralardaki evlerine geri dönmeye başladı. Yetkililer bu kişilerin sayısının bin 500 civarında olduğunu, bunlardan 3'te 2'sinin kadın olduğunu belirtiyor.

Greenpeace verilerine göre, bugün hala 5 - 8 milyon arası insan kazadan etkilenen radyoaktif topraklarda yaşıyor.

SAĞLIK SORUNLARI

Örgüte göre kazadan etkilenenler dört grupta toplanıyor:

1) Kaza sonrası temizlik çalışmalarına katılan asker ve siviller
2) Kazanın ardından santralin 30 kilometre yarıçapında bulunan bölgelerden tahliye edilenler
3) Kazadan daha az etkilenen ama yine de tehlikeli olan bölgelerde yaşayanlar
4) Bu üç gruptaki insanların çocukları

Tiroid kanseri vakalarında rekor artış

11 kasım 1996'ya gelindiğinde Ukrayna, Beyaz Rusya ve Rusya'da çocuklarda görülen tiroid kanseri vakaları 1980'lere oranla 200 kat arttı.

Kanser en çok çocukları etkiledi. Yapılan araştırmalar Ukrayna'daki tiroid kanseri hastalarının yüzde 64'ünün 15 yaşında ya da daha küçük olduğunu gösteriyor. Buna neden olarak da, tiroid kanserine yolaçan maddelerin bazı gıdalara ve süt ürünlerine daha fazla nüfuz etmiş olması gösteriliyor.

Beyaz Rusya Ulusal Bilimler Akademisi’nce yapılan bir araştırmaya dayanan 2006 tarihli Greenpeace raporunda da, bu ülkedeki kanser vakalarının 1990-2000 arasında yüzde 40, çocuklardaki tiroid kanseri vakalarının 88.5 kat arttığı bildiriliyor.

Bölgede ayrıca lösemi, meme, böbrek, akciğer, mesane kanserlerinde de artış saptandı. 'Çernobil Çocukları Projesi', kaza sonrası görülen doğum anormallikleri, kanser ve lösemi vakalarındaki yükselişe dikkat çekiyor.

Dünya Sağlık Örgütü ise Çernobil'deki nükleer facianın Avrupa'da şu ana kadar 16 bin kanser vakasını tetiklemiş olabileceğini, tüm Avrupa'da az dozda da olsa radyasyon almış 7 bin kişinin önümüzdeki yıllarda kansere yakalanabileceğini belirtiyor.

Süte karışan radyoaktif maddeler tiroid kanserini tetikledi

Psikolojik sorunlar da yaşanıyor

Facia aynı zamanda stres, bunalım ve depresyon gibi psikolojik sorunlara yol açtı. Bu tip sorunlar daha çok evsiz kalan, sosyal ayrımcılığa tabi tutulan, ekonomik sıkıntı çeken ve kaza sonrası kaçınılmaz sağlık problemi kaygısı yaşayanlarda ortaya çıktı.

Ancak Birleşmiş Milletler'in 2005 tarihli bir raporu, kaza sonrası tiroid kanseri dışında bir hastalıkla ilgili artış olduğuna dair kanıt bulunmadığını belirtiyor.

BM’nin 2005 yılının eylül ayında açıkladığı rapora göre, Çernobil felaketinin sonuçları abartıldı ve ölü sayısı aslında 4 bin.

BM raporu 'örtbas' mı?

BM Kalkınma Programı yetkilileri, BM'nin elindeki verilere göre Çernobil santralındaki patlamanın bugüne dek 47'si kurtarma görevlisi ve 9’u çocuk 56 kişinin ölümüne neden olduğunu belirtiyor. Greenpeace ise raporu ‘utanç verici bir örtbas operasyonu’ olarak nitelendiriyor.

Norveç çevreci kuruluşu Bellona da raporun, kazadan sonra yangını söndürmek için gönderilen onbinlerce 'temizleyiciyi' hesaplamadığını bildiriyor.

Çernobil 2000'e kadar çalıştı

Nükleer enerjinin 'korkunç' yüzünü gösterdiği kazadan bir süre sonra reaktörün çevresine beton ve çelikten bir duvar inşa edildi. Ancak bu duvarın etkisi de zaman içinde zayıfladı.

Kaza sonrası reaktörde 14 yıl daha elektrik üretimi yapıldı. Uluslararası baskıların artması sonucu santralin son ünitesi 2000 yılının aralık ayında kapatıldı.